Ancak bir sabah yatağımda, çok sevgili eşimin yanında rutin günlerden birine gözümü açıp, çocuklarımı okula bırakıp pek muteber ve bol paralı işime giderken yolda yine şimdiki bu aynı hissi duyarsam gerçekten mutsuz olacağım. O zaman ne yaparım hiç bilmiyorum. Beni hayata bağlayan duyguyu tükettiğimi fark edip intihar etmem (o kadar bencil biri değilim, sanırım korkuyorum da) bundan eminim. Gerisi muamma.
Bir ihtimal ise tüm bu senaryo mantık dışı bir savunma mekanizması. Ve hepsini içgüdüsel olarak nasıl kurguladıysam (telkin edilmek ihtiyacından), o an tekrar beni mutlu edeceğini beklediğim bir senaryo yazar, bekler, yaşar, bir daha yazar, ölene kadar yazarım.
Bu şekilde düşünüldüğünde, ruhsal sıkıntıları kişiliğine az buçuk tesir etmiş bir insanın, ömrünün hiçbir dönemini (anlık heyecanlar dışında) mutlu geçiremeyeceği çok da gerçek dışı gelmiyor bana. Ancak her şeye rağmen iyi için denemek lazım. Başka türlüsü samimiyetsiz olur.