Bayan N.'ye...
Bilenler bilir, ben internet aleminde iyi bir stalker olmanın yanı sıra, duygusalımdır da. Hatta pek olumlu bir yakıştırma olmasa da, hakkımda söylenen ayran gönüllü tabirine de hak vermiyor değilim.
Daha önce pek çok yazımda bu meselelere değinmişimdir. Duygusallık, devamlı bir eş arayışı, gönül ilişkileri sırasında haddinden fazla duyarlık...
İnsan kendini bilir, hatta en çok kendini bilir. Bendeki bu niteliklerin tümünün kaynağı aynıdır. Hepsi tamamlanmak arzusundan ileri geliyor. Bir eksik, bir yarım olmaktan.
Hatta ben bu tamamlanmak arzusunu, salt bir arzu tutmaktan ziyade, kendime gaye edindim. Bir arzu ile bir gayenin elbet farkı vardır. Şimdi bu anlam ayrımını derinleştirip açıklayarak konuyu daha fazla dağıtmayacağım. Ama en azından sizin bu iki mefhumun insanın iç dünyasında hangi şiddetlerle yaşandığını tahmin ettiğinizi varsayıyorum.
Derin ve bağlı bir ilişki edinmeyi kendine gaye edinmiş ama hiç de o cinsten ilişki yaşamamış bir insan düşünün. Bu insanın "ben Bayan N.'yi seviyorum" deme hakkını kendinde bulması cüretkar bir aptallık değil de nedir?
Ancak ben Bayan N.'yi seviyorum. Hem onu tanımıyorum da.
İnsan kendini bilir, hatta en çok kendini bilir. Bilir ve cüretkar bir aptal kisvesine bürünür. Sonra kendine hiç erişemeyeceği, ruhuyla çelişen, melankoliyle alış verişi olan uğraşlar edinir ki; yüzeysel, gündelik ve süfli gerçeklikle eyleyemediği kendini, daha az yüzeysel, daha az gündelik ve iki parmak kadarcık da süfli meselelerle eylemeye çalışıp, hayatta kalmaya sebep bulsun.