Bakarken ne kadar tatlı. Bakışının dokunduğu her yer sanki nurdan ışıldıyor. Gözlerindeki fosfor odayı aydınlatıyor. Bin odalı gönül sarayımda her bir odayı renklendiriyor. Keşke konuşurken de öyle tatlı, ölçülü ve kibar olsa. Yarından tezi yok, ona konuşmayı yasaklıyorum. Önce öğrenmeli.
Gerçi bana kalırsa bu işi becerebilir, onu tanıyorum. Sebat edip beklemek iyi olacak. Sabır her işin anahtarı. Hem ben yasakçılıktan hiç hoşlanmam ki. Ümitsiz olma! Başaracaktır. Onda ne meziyetler var, kin tutmayı bile biliyor.
Ama bir çaba sarf etmesi gerektiği de aşikar. Onu ikna etmem gerekecek, kendini vermeli. Nasıl bir konuşma yapsam? Çekiniyorum. Önemsiz bir şeyden bahseder gibi girerim. Belki bir konunun ortasında, belki yatakta uyku haliyle yakalarım. Yok hayır, bana çok kızacak.
Bütün art niyetlerden, çıkarlardan azade, hesapsız, son derece kişisel bir rica; kavga, dövüş, münakaşalar bir yana, göz yaşlarına az olsun ara verelim. Her şeyden vazgeçtim, yegane isteğim var, göz yaşlarına ara verelim. Zaten seni hedefleyen, gerçek ve mantığa uygun bir tasarı ne mümkün. Sağduyumu sana olan tutkuma sattım. My own i, sana bildiklerini hatırlatıyorum, hayatına katılıyorum, biraz daha senden oluyorum, seni başka türlü sevmeyi beceremiyorum.
My own İ, İngilizce'de büyük harflerin noktası olmaz.