28 Mayıs 2024 Salı

Meraklısı İçin Yaşamak

Hala arada ter kokuyorum

Arada sırtım belim bacaklarım ağrıyor

Sabah sabah sigara içiyorum elim ayağım oynuyor

Bazen beş parasız kalıyorum

Annem biraz sitem etti mi ağlıyorum

Ne iyi demek ben hala yaşıyorum


Bu sıralar bir de sevda çekiyorum

Ne iyi demek ben hala yaşıyorum

Kalbim atmakta kardiyolojiye inanıyorum

Bir kilo pamuktan ağır çekiyor röntgenlerde

Eskileri anarken hızına yetişemiyorum


Diş sıkmak bir imge olmaktan şimdileri uzakta

Sabaha karşı hissediyorum bir kirli beyaz kedi dudaklarımda

Karanlık aydınlık fark etmeksizin

Kirpiklerimi çırparak o kediyi alkışlıyorum


Sevdaların darasını alın kalbim hiç çeker

Ben hala yaşıyorum buna ama ne iyi demek zor

Çarçabuk bir sinemaya dalıp yarısında çıkıyorum

Kurtlar sofrasında dönüp bana imgelem kuşları

Acele kalbin ömrün azaltır diyorlar gülüyorum


Oturmak arzuluyorum kalkarken

Çıkmak arzuluyorum girerken giderken dönmek

Bir insan kolumda bini ölüm gibi aklımda

Birinin eksikliğini duyuyorum bininin fazlalığını

Binde biri beni öfkelendirdi demek hala yaşıyorum

Bunu kalpten söylüyorum inan

İnan ben de beni biraz olsun sevmiyorum


Kalbimi sana zimmetledim şimdi gidiyorum

Dönmek arzum yok sen eminsin yumuşaksın hep tazesin

Onu gözetirsin gözetmekte maharetlisin

Saat üç artık bize revolte değil bir revolver gerek

Kalpler ancak durmayı anmakla huzur bulsa da

Rumence'de isyan ne demek hiç bilmiyorum

Gözlerin büyüdüğünde şaşır buna korkuyorum

Bir daha o kelimeyi ağzına alma diyerek 

İntiharı sayıkladığında aseton gibi terliyorum

Aksilik işte demek ben hala yaşıyorum

21 Mayıs 2024 Salı

Tezat

    Ayla, kız Ayla neredesin? Akşam saat beşten sonra şu en ciddi halini takındığın terapilerin birinden mi çıkacaksın? Büyük, turuncu bez çantanı omzuna takıp, yaz aydınlığından parlayan saçlarını dağıta dağıta Kadıköy'e mi ineceksin? Yoksa seni biraz gayret edersem Oğuz Aral heykelinin civarında, veya Çivi Bar'da mı yakalayabilirim? Etrafında ilgili erkeklerin, incelikten yoksun dostların mı olur? Yoksa yalnız başına beni, bizimle ilgili herhangi bir şeyi aklına getirmiş, öylesine bir lokanta köşesinde mi oturursun?

    Ayla, kız Ayla neredesin? Ben Hayri, hani birkaç yıl önce Karaköy'de, Pera'da sokak sokak, kaldırım kaldırım yaşadığın, İngiliz Konsolosluğu'nun duvarlarına birlikte yaslandığın, iskelelerde otururken gözleri kısılmasın diye gölgeni uzun uzun üzerine düşürdüğün dalgın ve düşünceli çocuk. Birahane köşelerinde, deniz kıyılarında saatlerce susmadan konuştuğun, elini elinden alamayan çocuk. 

    Yüzün, nasıl bıraktıysan öyle. Gözlerin dibimde tertemiz duruyor. Saçlarını hala iki hizip gibi ayırıyorsun. Bazen güneş ışığı, bazen ampul aydınlığısın. 

    Sen hep O'sun, hep oradasın. Bense Hayri'yim. Ama bundan birkaç yıl önce senin için, ortaklaşa hayatımız için hayaller kurup besleyen Hayri miyim? Bu soruda öfke, hüzün ve şaşkınlık birbirine karışıyor. Bak Ayla ben, hayatın kötüye ve paraya en yakın yerlerini yaşadım. Bu bir yandan hayatımı bozdu, bir yandan beni. Şimdi stres ve ciddiyet çamurunda yoğrulmuş, yorgun ve yorgunluğundan bıkmış bir insanım. Ama yine de içimde seni taşıyarak insan Hayri'yi koruyor ve yaşatıyorum.

    Ayla seni özlüyorum. Yorgun Hayri'yi daha da yormana fırsat vermeden özlüyorum. Aynı çatı altında seni sevemem biliyorum.

6 Mayıs 2024 Pazartesi

İmza Duverger

Çevrelerinde dolanarak temas arıyorum

Esasen sende kimseye benzememek kararım

Geçmişi çağrıştırmadan ürkütmeden

El yordamıyla beni bulursan soruyorum

Rakın yine tek mi olsun duble mi


Dün gece saat onda telefonum çaldı

Tanıklar gelecek galiba davayı kazanacak mı neyiz

Kapatıp kalıyorum karşımda hay allah yine sen

Kent sigarasını izmaritle ayıran çizgi üstünde

Kendimi tamamlamadan hayalinle oturmam yasak

İmza Duverger


İskeleye adımımı atarım vapurum kalkar 

İtalyan makarnacısı oldukça kibardır

Ebru Gündeş’in İstiklal Caddesi'nde cam gibi sesi

Barcı da cinime tam ayarında buz attı

Ayracım Ziya Osman’ın öykülerini terk etmemiş 

Bir vosvos ensemde krem gibi parlak hevesle bekliyor

Kaldırımından seni anmadan geçiyorum


Akşamüstleri sana her şey külfet biliyorum

Orta Karadeniz'dir coğrafyasıdır kültürüdür

Kararsızlıktır diş sıkmak tırnak yemektir

Belki inatçı bir adam camımı gözler korkusudur

Sırların sönük yıldızlar bana verdin sıkı tutuyorum

Sakın korkma hem ben geçen sana ne söylediydim


Her şeyden sıkıldım eve dönerken yolumu değiştiriyorum

Kimselerin öpücüğü dudaklarımda kalmıyor

Çevrelerinde dolanarak kendimi arıyorum

Otel yok eczane yok sıkan kemerler vuran ayakkabılar var sadece

Hepsini sen getirdin kendini götürürken getirdin

Yazı tura atıyorum one hundred per cent stress

Gerçi geçen sana ne söylediydim aslında hatırlamıyorum

Deniz börülcesiyle sirke yakışmaz