21 Mayıs 2024 Salı

Tezat

    Ayla, kız Ayla neredesin? Akşam saat beşten sonra şu en ciddi halini takındığın terapilerin birinden mi çıkacaksın? Büyük, turuncu bez çantanı omzuna takıp, yaz aydınlığından parlayan saçlarını dağıta dağıta Kadıköy'e mi ineceksin? Yoksa seni biraz gayret edersem Oğuz Aral heykelinin civarında, veya Çivi Bar'da mı yakalayabilirim? Etrafında ilgili erkeklerin, incelikten yoksun dostların mı olur? Yoksa yalnız başına beni, bizimle ilgili herhangi bir şeyi aklına getirmiş, öylesine bir lokanta köşesinde mi oturursun?

    Ayla, kız Ayla neredesin? Ben Hayri, hani birkaç yıl önce Karaköy'de, Pera'da sokak sokak, kaldırım kaldırım yaşadığın, İngiliz Konsolosluğu'nun duvarlarına birlikte yaslandığın, iskelelerde otururken gözleri kısılmasın diye gölgeni uzun uzun üzerine düşürdüğün dalgın ve düşünceli çocuk. Birahane köşelerinde, deniz kıyılarında saatlerce susmadan konuştuğun, elini elinden alamayan çocuk. 

    Yüzün, nasıl bıraktıysan öyle. Gözlerin dibimde tertemiz duruyor. Saçlarını hala iki hizip gibi ayırıyorsun. Bazen güneş ışığı, bazen ampul aydınlığısın. 

    Sen hep O'sun, hep oradasın. Bense Hayri'yim. Ama bundan birkaç yıl önce senin için, ortaklaşa hayatımız için hayaller kurup besleyen Hayri miyim? Bu soruda öfke, hüzün ve şaşkınlık birbirine karışıyor. Bak Ayla ben, hayatın kötüye ve paraya en yakın yerlerini yaşadım. Bu bir yandan hayatımı bozdu, bir yandan beni. Şimdi stres ve ciddiyet çamurunda yoğrulmuş, yorgun ve yorgunluğundan bıkmış bir insanım. Ama yine de içimde seni taşıyarak insan Hayri'yi koruyor ve yaşatıyorum.

    Ayla seni özlüyorum. Yorgun Hayri'yi daha da yormana fırsat vermeden özlüyorum. Aynı çatı altında seni sevemem biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder