14 Haziran 2024 Cuma

Bir Teşebbüs

Yakalandım, enselendim ürkekliğimi kaçırırken
Manava olan borcumu ödemeden 
Annemle vedalaşmadan gidecektim
Aylardır beklenen sinema biletini yakmak da kabulüm
Uzak bir akrabanın düğünü varmış pazar günü hiç bilmediğim
Çok sevdiğim dostumu da yüzüstü bırakacaktım
Her şey aniden olsun isterim beni affedin

Yakalandım
Satranç dersleri küfretti tüh dedi
Kitaplıkta bir iki eser yerinden kımıldandı
Beyoğlu'nda bir kaldırım ansızın sarsıldı
GQ dergisinde beklenmedik tiraj kaygıları
Yazdıklarını yakacak oldu şair Nefi
Gözünden yaş akmasa da
Telefonum da içlenip kapanmıştır

Yakalandım
Bir tasarı bir teşebbüs arefesinde
Öyle balkonlar tabancalar gaz ocakları değil başka bir şey bulacaktım
Talimini zihnimde Yev Zamyatin'le yapmıştım
Kabiliyetim de vardı gerçi kendime inanıyordum
Bu işin Werther için de oluru vardı

Yakalandım, enselendim ürkekliğimi kaçırırken
Talimini zihnimde Hemingway'le yapmıştım
Bilmem ne falezinin kenarından dahi geçmedim
Aslanağızlarını kardelenleri kopardığım yeter
Bu perşembe sabaha karşı kendimi affettim
Toprağa ve vuslata saygım büyük olsa da
Henüz başka planlarım var benim

28 Mayıs 2024 Salı

Meraklısı İçin Yaşamak

Hala arada ter kokuyorum

Arada sırtım belim bacaklarım ağrıyor

Sabah sabah sigara içiyorum elim ayağım oynuyor

Bazen beş parasız kalıyorum

Annem biraz sitem etti mi ağlıyorum

Ne iyi demek ben hala yaşıyorum


Bu sıralar bir de sevda çekiyorum

Ne iyi demek ben hala yaşıyorum

Kalbim atmakta kardiyolojiye inanıyorum

Bir kilo pamuktan ağır çekiyor röntgenlerde

Eskileri anarken hızına yetişemiyorum


Diş sıkmak bir imge olmaktan şimdileri uzakta

Sabaha karşı hissediyorum bir kirli beyaz kedi dudaklarımda

Karanlık aydınlık fark etmeksizin

Kirpiklerimi çırparak o kediyi alkışlıyorum


Sevdaların darasını alın kalbim hiç çeker

Ben hala yaşıyorum buna ama ne iyi demek zor

Çarçabuk bir sinemaya dalıp yarısında çıkıyorum

Kurtlar sofrasında dönüp bana imgelem kuşları

Acele kalbin ömrün azaltır diyorlar gülüyorum


Oturmak arzuluyorum kalkarken

Çıkmak arzuluyorum girerken giderken dönmek

Bir insan kolumda bini ölüm gibi aklımda

Birinin eksikliğini duyuyorum bininin fazlalığını

Binde biri beni öfkelendirdi demek hala yaşıyorum

Bunu kalpten söylüyorum inan

İnan ben de beni biraz olsun sevmiyorum


Kalbimi sana zimmetledim şimdi gidiyorum

Dönmek arzum yok sen eminsin yumuşaksın hep tazesin

Onu gözetirsin gözetmekte maharetlisin

Saat üç artık bize revolte değil bir revolver gerek

Kalpler ancak durmayı anmakla huzur bulsa da

Rumence'de isyan ne demek hiç bilmiyorum

Gözlerin büyüdüğünde şaşır buna korkuyorum

Bir daha o kelimeyi ağzına alma diyerek 

İntiharı sayıkladığında aseton gibi terliyorum

Aksilik işte demek ben hala yaşıyorum

21 Mayıs 2024 Salı

Tezat

    Ayla, kız Ayla neredesin? Akşam saat beşten sonra şu en ciddi halini takındığın terapilerin birinden mi çıkacaksın? Büyük, turuncu bez çantanı omzuna takıp, yaz aydınlığından parlayan saçlarını dağıta dağıta Kadıköy'e mi ineceksin? Yoksa seni biraz gayret edersem Oğuz Aral heykelinin civarında, veya Çivi Bar'da mı yakalayabilirim? Etrafında ilgili erkeklerin, incelikten yoksun dostların mı olur? Yoksa yalnız başına beni, bizimle ilgili herhangi bir şeyi aklına getirmiş, öylesine bir lokanta köşesinde mi oturursun?

    Ayla, kız Ayla neredesin? Ben Hayri, hani birkaç yıl önce Karaköy'de, Pera'da sokak sokak, kaldırım kaldırım yaşadığın, İngiliz Konsolosluğu'nun duvarlarına birlikte yaslandığın, iskelelerde otururken gözleri kısılmasın diye gölgeni uzun uzun üzerine düşürdüğün dalgın ve düşünceli çocuk. Birahane köşelerinde, deniz kıyılarında saatlerce susmadan konuştuğun, elini elinden alamayan çocuk. 

    Yüzün, nasıl bıraktıysan öyle. Gözlerin dibimde tertemiz duruyor. Saçlarını hala iki hizip gibi ayırıyorsun. Bazen güneş ışığı, bazen ampul aydınlığısın. 

    Sen hep O'sun, hep oradasın. Bense Hayri'yim. Ama bundan birkaç yıl önce senin için, ortaklaşa hayatımız için hayaller kurup besleyen Hayri miyim? Bu soruda öfke, hüzün ve şaşkınlık birbirine karışıyor. Bak Ayla ben, hayatın kötüye ve paraya en yakın yerlerini yaşadım. Bu bir yandan hayatımı bozdu, bir yandan beni. Şimdi stres ve ciddiyet çamurunda yoğrulmuş, yorgun ve yorgunluğundan bıkmış bir insanım. Ama yine de içimde seni taşıyarak insan Hayri'yi koruyor ve yaşatıyorum.

    Ayla seni özlüyorum. Yorgun Hayri'yi daha da yormana fırsat vermeden özlüyorum. Aynı çatı altında seni sevemem biliyorum.

6 Mayıs 2024 Pazartesi

İmza Duverger

Çevrelerinde dolanarak temas arıyorum

Esasen sende kimseye benzememek kararım

Geçmişi çağrıştırmadan ürkütmeden

El yordamıyla beni bulursan soruyorum

Rakın yine tek mi olsun duble mi


Dün gece saat onda telefonum çaldı

Tanıklar gelecek galiba davayı kazanacak mı neyiz

Kapatıp kalıyorum karşımda hay allah yine sen

Kent sigarasını izmaritle ayıran çizgi üstünde

Kendimi tamamlamadan hayalinle oturmam yasak

İmza Duverger


İskeleye adımımı atarım vapurum kalkar 

İtalyan makarnacısı oldukça kibardır

Ebru Gündeş’in İstiklal Caddesi'nde cam gibi sesi

Barcı da cinime tam ayarında buz attı

Ayracım Ziya Osman’ın öykülerini terk etmemiş 

Bir vosvos ensemde krem gibi parlak hevesle bekliyor

Kaldırımından seni anmadan geçiyorum


Akşamüstleri sana her şey külfet biliyorum

Orta Karadeniz'dir coğrafyasıdır kültürüdür

Kararsızlıktır diş sıkmak tırnak yemektir

Belki inatçı bir adam camımı gözler korkusudur

Sırların sönük yıldızlar bana verdin sıkı tutuyorum

Sakın korkma hem ben geçen sana ne söylediydim


Her şeyden sıkıldım eve dönerken yolumu değiştiriyorum

Kimselerin öpücüğü dudaklarımda kalmıyor

Çevrelerinde dolanarak kendimi arıyorum

Otel yok eczane yok sıkan kemerler vuran ayakkabılar var sadece

Hepsini sen getirdin kendini götürürken getirdin

Yazı tura atıyorum one hundred per cent stress

Gerçi geçen sana ne söylediydim aslında hatırlamıyorum

Deniz börülcesiyle sirke yakışmaz

21 Nisan 2024 Pazar

Yedi Yüz Elli Beş Esas

İki bin yirmiye yedi yüz elli beş esas

Ben zamanında geldim salon önünde sizleri bekliyorum

Annemin duası böylesine üzerimeyken

Çevirdiğim ilk taksi elbette durur


Bir de sarı çiçek kopardım ama yakama takmayacağım

Salonun önü silme stres

Esas kabarık satırları safi öfke


Saat dokuzu yedi yüz elli beş geçiyor

Bileğimde de cebimde de her bakışta yedi yüz elli beş geçiyor

Düşünüp beklerken kararlar alıp tavırlar takınıyorum

Gökyüzünü olmasa da omzumdan yukarısını yenmem gerek

Gökyüzü olmasa da omzumdan yukarısı düşmanım


Bakiye ömrümü heba etmemek kararım

Serserilikle geçen sekiz on seneyi silip atacaksın


Gözlerini gözlerime diken bir vatandaşsa ayna 

Ruh kesilmişse sabahları soluksa benzi 

Yine de onunla kararlılıkla göz göze gelmeliyim


Ey vatandaş annenin duası üzerine mi hiç bilmiyorum

Kendisi için kişisel bir hedef belirlemiş

Cem Sultan henüz umudunu kaybetmemiş

Yeni takındığım bu tavrı mezarında takdir ediyor

Gözlerini gözlerime dikiyor

O vakit ademoğlu ağabeyime ben de sırt çeviriyorum

Ey vatandaş senden hiç korkmuyorum

Rodos Adası'nda bir yerlerde şimdi ben

Gözlerimi kaçırmıyorum gözlerimi kaçırmıyorum


Yedi yüz elli beş esası bir kere daha tırmandım

Önceleri insanlarla cem olmaktı kararım

Şimdi çetin dağlar, memento moriler, meraklısı için duruşmalar var

Yalnız anneciğimin sıcaklığına sığınıyorum

Gözlerimi kaçırmıyorum gözlerimi kaçırmıyorum


Katı kalpler ve katı kalıplar arasında sıkışıp kaldık

Artık yalnız bunlardan ibaret hayatımız

İnsan kokusu taşımıyor getirdiğimiz çözümler

Adam sen de kimi bekliyorsan

Yeni tavırlar takınarak yenilmiyor kahrımız

22 Mart 2024 Cuma

My Own I

Bakarken ne kadar tatlı. Bakışının dokunduğu her yer sanki nurdan ışıldıyor. Gözlerindeki fosfor odayı aydınlatıyor. Bin odalı gönül sarayımda her bir odayı renklendiriyor. Keşke konuşurken de öyle tatlı, ölçülü ve kibar olsa. Yarından tezi yok, ona konuşmayı yasaklıyorum. Önce öğrenmeli.

Gerçi bana kalırsa bu işi becerebilir, onu tanıyorum. Sebat edip beklemek iyi olacak. Sabır her işin anahtarı. Hem ben yasakçılıktan hiç hoşlanmam ki. Ümitsiz olma! Başaracaktır. Onda ne meziyetler var, kin tutmayı bile biliyor. 

Ama bir çaba sarf etmesi gerektiği de aşikar. Onu ikna etmem gerekecek, kendini vermeli. Nasıl bir konuşma yapsam? Çekiniyorum. Önemsiz bir şeyden bahseder gibi girerim. Belki bir konunun ortasında, belki yatakta uyku haliyle yakalarım. Yok hayır, bana çok kızacak.

Bütün art niyetlerden, çıkarlardan azade, hesapsız, son derece kişisel bir rica; kavga, dövüş, münakaşalar bir yana, göz yaşlarına az olsun ara verelim. Her şeyden vazgeçtim, yegane isteğim var, göz yaşlarına ara verelim. Zaten seni hedefleyen, gerçek ve mantığa uygun bir tasarı ne mümkün. Sağduyumu sana olan tutkuma sattım. My own i, sana bildiklerini hatırlatıyorum, hayatına katılıyorum, biraz daha senden oluyorum, seni başka türlü sevmeyi beceremiyorum. 

My own İ, İngilizce'de büyük harflerin noktası olmaz.

16 Mart 2024 Cumartesi

Monolog

Tutunduğum son dal da kopmuş gibiydi, bela denen bataklığa boynuma kadar gömülmüştüm, artık her akıntı beni sürükleyebilirdi, yaşamanın lezzetini duyamıyordum.

Her şey zıddı ile birlikte gelir.

İçimizden geçenleri çevremize sezdirmemeli. Esasen ne çok insan var, ama hayır, hiçbiri bana yardım etmemeli. Bana ancak sen el uzatabilirsin. Adım inat, ve karamsarım düşkünsem de muzipliğe.

Bende hiç dayanışma ahlakı yok mu?
 
Özlemim neye, neyi arzuluyorum? Eşyadaki sükunet, gönül ferahlığı, imkan genişliği. Belki bir kabustan uyanmak. Ama bazen, bazı anlar fikirlerim güneş altında kristaller gibi parlar, onlar hep taze ümitlere gebedir.

Belki bir kabustan uyanmak.

Müteessir olma. Dertten müstakil bir hayat inşa edilebilir. Harcında dirayet var, elbette irade her şeydir. Sana eziyetten vazgeçtim. Bir işten el çekmenin rahatlığıyla uykumdan derhal uyandım.

Hepimizde rüya anahtarları var.