18 Haziran 2016 Cumartesi

Atıp Tutmayınız

  Sahip olmadığım bir eşyayı, konumu (hele ki konu radikalse) aleni bir şekilde eleştirme hakkımın olmadığını düşünüyorum. Varsayım üzerinden konuşmak kolaycılığa kaçmak sanki. Burada söylemeye çalıştığım, bir olay üzerinde düşünürken ihtimalleri konuşmaktan başka bir şey. Gelecekte doğru kararlar vermek için ihtimaller her zaman değerlendirilmeli. Ancak lüks bir araba almaya yetecek malvarlığım yoksa lüks bir araba sahibi olmanın kötülüklerinden bahsedip buna sahip olanları (ideolojik veya çeşitli sebeplerden) yerden yere vurmamalıyım. Yahut yardıma muhtaç bir yoksulsam bağış yapmaktan kaçınan zenginlere hayıflanmamalıyım. Her ne kadar kendi düşüncelerimin samimiyetine güvensem de böyle konuşmanın dışarıdan nasıl karşılanacağı da önem teşkil ediyor. Anlattığımı insanlar kibarlığını bozmayıp kafalarıyla onaylasa da içlerindeki "hadi adam sen de" seslerini duyar gibi olurum, tadım kaçar.

  Bu yüzden tartışmaya yer vermez bir sav edilecekse, "ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" sözünden hareketle davranmak gerekir. Yani bu konuda yöntem, kendi vaziyetinden daha iyi bir vaziyette bulunduğunu varsayarak, "ben olsam"la başlayan cümlelerle atıp tutmak olmamalı.

   Öyle de yapıyorum. Öğrencilik hayatımın bir kısmını tembel bir dönemle atlattım. Bu dönemde hep çalışkan arkadaşlarıma saygı gösterdim. Hiçbir zaman "çalışsam ben de yaparım, ne var ki" vesair bir tutum takınmadım. Sonra bir gün çalıştım, yaptım ve roller değişti. İnsanlardan da bu özeni bekledim, olmadı (daha çok beklersin).

   Özensizlik canımı sıkıyor ve bazen insanları uyarmaya yeltendiğim oluyor. Ama konu o kadar hassas ki hareket alanı bırakmıyor. Zaten ahlak dersi verecek bir insan da olmadığımdan yine içe dönüp kendimi yiyorum. Bu yazıyı da birileri okur, belki kendini düzeltir diye faydacı bir düşünceyle yazmıyorum. Ağır ağır, manalı manalı dikteler görünce kusasım gelir hep. Her neyse, belki birileri derdimi paylaşır diye yazmış bulundum. Gerçi ne var ki siz de yazarsınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder